Bahçede iki kiraz ağacım vardı. Birisi
mayıs ortalarında kızarmaya başlar biri ise haziran sonlarını bulurdu.
O aylarda ilçede yiyecek başka şey
bulamadıklarından mı nedense bütün kuşlar kiraz ağacında kirazları tırtıklar,
mahallenin çoluk çocuğunun da gözleri hep onda kalır balkonda falan kimse
görünmezse hemen duvarın üstüne çıkar, ordan uzanamayan ağaca tırmanırdı. Geç
kızarana da ne kuşlar ne de çocuklar dokunurdu.
Kuşları kovalamak için ne yapsam
çare olmadı çan taktım evden arada ipini çekmek için olmadı. Sonra da bir
korkuluk yaptım. O arada benim bişeylerle uğraştığımı gören ağaç meraklısı
komşum Hacı Adil amca (Erzurumluların) ikindi namazından geldi, meraklı
gözlerle bakarak; “Ne yapıyesin Hoca efendi?” dedi.
“İyilik
Hacı amca dedim kulakları ağır işittiği için biraz yüksek sesle. Bu kiraz beni
canımdan bezdirdi kuşlar hiç bırakmıyor kafam kızıyor kökünden kesip atacağım”
dedim.
“Kesme kesme! Varsın yesinler… Onun hayrı da sana yeter; Benim de vardı bahçede aynısından kuşlar bırakmıyor diye iki yıl önce kestim.” Dedi.
“Kesme kesme! Varsın yesinler… Onun hayrı da sana yeter; Benim de vardı bahçede aynısından kuşlar bırakmıyor diye iki yıl önce kestim.” Dedi.
Bayram
için gelen çocukları ve torunlarına anlatıverdim olayı, güle güle öldüler… 2
yıl önce kaybettiğimiz Hacı Adil Yıldız rahmet istedi demek, “Hacı abdestinde
namazında niyazındaydı kendisinin sevaba ihtiyacı yokmuş demek ki, bende onlar
olmayınca sana sevap lazım olur”, dedi demek ki dedim. Hep beraber gülüştük.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder